Motorize Yazışmalar; postları kadar, yorumları da okunası blog.. Ahaha sanki NY Times mınaki!

5 Şubat 2010 Cuma

münzevi olucam!!!

Şu dünyada boş konuşan insan kadar nefret ettiğim, yalan söylemeyeyim bi sürü şey var ama bu boş konuşanlar ilk 10’a rahat girer bence. Özellikle son 2 senedir falan içinde bulunduğum “elleşmeyin bana” ruh halinden dolayı, gereksiz konuşmalara tahammül eşiğim baya baya aşağılara indi.

Örneğin yerimde oturuyorum, çalışıyorum. Lokasyon olarak eşşek kadar bir yerin tam ortasında masam. Gelenin geçenin ayağının altındayım. Müşterisinden çalışanına onlarca insanla muhattab oluyorum gün içerisinde. Bunlardan 6-7 tanesi mantıklı, amaca yönelik, sonuç odaklı konuşmalarsa geriye kalan 20-30 tanesi boş!!!

Misal, masamın önünden geçip bi yere gidecek adamın biri. Geçerken benle diyaloğa girmezse ölecek sanki pezevenk:

- muskaaaa muskaaaaa!!!! Diye sesleniyo?? Ne var ananın amı ne var!! diyemiyosun tabi. Ya görmemezlikten (duymamazlık mümkün değil çünkü eşşek gibi anırıyo itoğluit) geliyosun, ya hafif bi gülümsüyosun.

Bir diğeri:

- yaaa naapıyosun? Aşk hayatın nası gidiyo? Şimdi şöyle ki bunu soran adamla, sabah ve akşam olmak üzere meraba/iyyakşamlar haricinde bir diyaloğum olmamış, daha bir kere nasılsın? İyi misin? Hoş musun? Diye sormamışım, hiç aşk hayatımla ilgili birşey anlatmamışım onunkini de sormamışım. Sonra gelmiş bana gebeş gebeş nası gidiyo aşk hayatın diyo adam. “sana ne benim aşk hayatımdan?” diyince de bozuluyolar. Bozulsunlar çok da fifi ama ders de almıyo ki eşşoğlusu. Bi ay sonra geliyo yine soruyo aynı soruyu.

Bir başkası:

- Gelmiş bana benle kel alaka birisini çekiştiriyo. Sanki 40 yıllık kankasıyım mınaki yaa. Şu zamana kadar (ki 2 yılı geçicek nerdeyse) bunu yapan adamla bi kere oturup da birilerinin dedikodusunu yapmış değilim. Bırak dedikoduyu adamla muhabbet etmişliğim bile yok. Günaydın/ İyakşamlar yine. Ama gelip bana x bi kişinin giydiği ayakkabının ne kadar pahalı olduğundan, adamın allah bilir ne kadar maaş aldığından ve buna rağmen hiç de bi iş yapmadığından falan bahsetmekte beis görmüyo. Anlatıyo da anlatıyo. Git diyemiyosun, sus diyemiyosun, valla bana ne kim ne alırsa alsın diyosun sussun diye. Ama nerdeeee. Göt!! Sinirlendim şimdi yine.

Öyle ki, zaman zaman yüzümdeki “hafifçe gülümse ve kafanı çevir” maskesini sabit tutmakta zorlanıyorum. Böyle gölge gibi gerçek yüzümü, onlar hakkındaki gerçek düşüncelerimi görüyolar yüzümde. Korku filmlerinde olur ya. Aynı öyle işte. Nasıl tiksinen bakışlarla bakıyorsam o esnada bi anda değişiyo yüzleri. Yani ben anlıyorum bunu ama onlar anlamıyo delirecem!!! Nasıl bu kadar mal olabiliyo insanoğlu ya.

İstiyorum ki bana günaydın bile demesinler. İşimle alakalı birşey söylemiceklerse yüzüme bile bakmalarına gerek yok. Alınmam, gücenmem bilakis ohh derim. Hayır şimdi böyle yazıyorum da, sanki acayip popüler, süper muhabbeti olan, herkesin takılmak istediği, cisel bündçen gibi taş gibi bi hatun olduğumdan da değil. Olsam anlıcam anasını satim. Genel itibariyle gudubet, kaknem, soğuk, suratsız, asık bir insanım sevmediğim insanların yanında. Yani adamın aslında koşarak uzaklaşmak istemesi lazım benden. Ortak bi paydamız da yok. Onun “evet bu çok doğru bişeydir, süperdir” dediği şeye ben “salak mı lan bunlar? Bu ne mınaki” diyorum. Benim güldüğüm şeye onlar gülmez, onların güldüğüne ben gülmem. Benim siyasi fikrim onlarınkini tutmaz, onların ki benimkini. Ama yine de adam laf atmadan, iki çift söz etmeden geçmiyo yanımdan. Deli oluyorum.

Bu boş konuşma. Bir de evlerden ırak boş argüman var. Bir konuyu tartışıyoruz, misal geçenlerde sokak hayvanlarının soğuklarda aç kalması, kapımızın önüne bi tas yemek neblim ekmek falan koymamızın ne kadar işe yarayacağından falan bahsediyorum, yemek yiyoruz. Bi yanımdaki zaten hayvan sevmeyen hayvanın biri. Karşısındaki de bu boş konuşanların tillahı, en önde bayrak sallayanı. Hayvan sevmeyene x öteki hıyara da y diyelim diyalog aşa yukarı şöyle:

Muska: yazık ya hep kediler felan dondular, ajlar. Kapının önüne kemik, yoğurt, süt falan koymak lazım. Ölmesinler.

X: Ay bırak yæææ, bi de onları mı beslicez.

Muska: Dehsetle susuyorum bu tavrın karşısında.

Y: Ölsünler yaa, bi sürü var sokaklarda zaten.

Muska: Ya benim size aklım ermiyor. Ne biçim bi vahşet bu!!

X,Y: Kikikiki (mınakoduklarım)

Muska: -biliyorum ki bunların ikisi de çocukları çok seviyolar böyle mıçmıçmıç bayılıyolar- o zaman sokaktaki çocuklar da ölsünler!! Onlardan da bi dolu var. Her yer sokak çocuğu kaynıyo, donarak ölsünler piçler. Yahu kedinin, köpeğin çocuktan ne farkı var hepsi muhtaç bunların. Bu kadar vahşi olmaya gerek yok....

Şimdi boş argümanlar gelicek. Normal bi insan şu lafın karşısında ya “haklısın aslında” der. Ya da akıllı mantıklı bir şekilde karşı çıkmaya devam eder. En kötü ihtimalle “o insan ama ötekisi hayvan yaaa” falan gibi gerzekçe de olsa bir anlayısı dile getirir. Ama ne diyo y hıyarı?

Y: Eet onlar da ölsünler. Onlardan da çok var.

Gel de elindeki tatlı çatalını sokma gözüne pezevenkin. Mantıklı bişey söylemiceksen sus bari. Sırf orda söylicek bişey bulamadığı ve son sözü söyleyenin karşısındaki olmasına katlanamadığı için gerizekalı yerine koyulmayı tercih ediyo bu adam. Burda son söz dediğim fiziken son söz. Ağzından “ses” çıkan son insan olmak yani. Haklı bişey söylemek ve konuyu kapatmak değil yani. Son konuşan o olucak. Peki ben ne yapıyorum. Susuyorum. Sırf o da sussun diye. Ve yemeğin geri kalan kısmında beynimi sikiyorum böyle insanlarla konuşuyorum, bişeyler anlatmaya çalışıyorum diye. Sonra sonra da işte böyle manyak gibi boş konuşma üzerine boş boş bi milyon paragraf yazı yazıyorum.

Abuk sabuk şeylere takıyorum. Mesela, iki yaprağı da aynı hizadan yırtılmamış tuvalet kağıdına takıyorum. İmal edene sövüyorum sıçarken “bu ne yææa, ne lakaytlık” diye sjfhsjkdfhkdjf manyaklığa bak. Ya da tuvalet kağıdını ısrarla kendi yerinden çıkarıp çöp kovasının üzerine koyan şıllığa not bırakmak istiyorum. “koduğumun karısı elleme şu kağıda” diye. Hatta bunu yapanı bulabilmek için tuvalette nöbet tutmayı falan düşünüyorum. Yemekhanede tepsileri koymak için bi yer yapılmışken yarı yola kadar gelip elimden tepsiyi alan adama kıl oluyorum. Çünkü çekiyo tepsiyi ve henüz üstünden eşyalarımı almamış oluyorum. Bi de tek eliyle alıyo denge bozuluyo falan. Bi gün “almayın benim tepsimi ben bırakıyorum yerine zaten” dedim. 3. gün gene almaya çalıştı. Resmen çizgi film gibi bi ucundan ben çektim bi ucundan o sjdhfkjfh. Millet de gülüyo kızım manyak mısın diye. Vermedim ama tepsimi sdfjsdfhsk.

Bazen o inzavaya çekilen, kendini mağaraya falan kapatan adamları çok iyi anlıyorum aslında. Bence din, allah sevgisi falan bi yere kadar. Böyle boş konuşanlar, zevzekler, acayip acayip bi dolu mal yüzünden kapatmış o zavallılar kendilerini :(( keşke ben de yapabilsem. Geçen gün denemek için annemin gardrobuna kapadım kendimi, hemen sıkıldım. Karanlık bi de :(((

Hiç yorum yok: